PERFORMANS MAGAZİN : BUSİNESS REVIEW

How Well Do You Know Your Customer?

Do You Knowwho your customers are?

Do You Know if you have an effective business strategy that answers the needs of your customers?

Do You Knowif your management team is working on the same page?

Do You Knowhow long you’ve got until your customer switches to your competitor?

27 Haziran 2007 Çarşamba

Turkey: A Business and Investment Review

Global Market Briefings

This important management report assesses the current investment climate and the risks and opportunities for foreign investors in Turkey and provides an invaluable up-to-date guide to the mechanics of commercial engagement for foreign investors and companies wanting to set up operations in this pivotal and fast developing economy.

It also looks at the market reforms and the changes to law and commercial practice being instituted in Turkey as it prepares for EU accession talks. It assesses the current investment climate and the risks and opportunities for foreign investors in Turkey and provides an invaluable up-to-date guide to commercial law, accounting, taxation, banking and investment and finance regulations.

Topics covered include: the market reform programme, economic prospects, foreign direct investment (outlook and regulations), the banking system, private equity, the legal framework and commercial law (eg. intellectual property, employment, property, dispute resolution), auditing and accounting, taxation. The key telecoms and energy sectors are also profiled in detail.

- An in-depth progress report on privatisation and market reforms instituted in Turkey as it prepares for possible EU accession - Authoritative guide to Turkish commercial law and business practice

- An insider’s guide to the current investment climate and the risks and opportunities for foreign investors in Turkey - Identifies the key market trends, consumer preferences and government policies which are shaping the countries economy

- Contributors include leading Turkish lawyers and analysts

Contributor's include:

A major contribution from Istanbul law firm Rosenblatt & Co and contributions from: 3 Seas, Bee Consulting, Chatham House, Deutsche Bank, Tefken, Turkish Foreign Investors’ Association, Simmons & Simmons, and leading Turkish experts including Dr. Yilmaz Argüden, Chairman of ARGE Consulting, Prof. of strategy at the Bosphorus University and the Koç University, leader of the Turkish privatisation programme in its initial years and Chief Economic Advisor to the Prime Minister - selected as a “Global Leader for Tomorrow” by the World Economic Forum.

About the editors:

Dr. Marat Terterov , is a political scientist with a PhD from St Antony’s College, Oxford. He is author of over a dozen books on business issues in the former Soviet Union and the Middle East. He was the co-author of a major USAID study of privatization in Egypt. A consultant to the UK government, he advises British companies on Russia, Ukraine and the Caspian region, speaking frequently at the Centre for International Briefing. He is also the author of many academic articles and holds a Chevening Scholarship.

Phillip Rosenblatt is an American trained international lawyer specializing in finance and major projects. He is the founding partner of Rosenblatt & Company. Prior to founding Rosenblatt & Company, he was a Partner of the Cairo office of Baker & McKenzie and a member of Baker & McKenzie’s Project Finance Group, where he was responsible for expanding the banking and finance practice and helped advise clients on project finance, syndicated lending and securitization projects. While with Baker & McKenzie, he spent three years at Baker & McKenzie’s Almaty, Kazakhstan office, starting from its inception, where he advised clients on their large scale energy, natural resources, industrial and banking projects in Central Asia. He has been involved in project, finance, joint venture and privatization work and has experience in structuring, documenting and negotiating international transactions, including power, telecommunication, and natural resource projects. He is a member of the New York Bar Association, the American Bar Association, and the International Bar Association. He speaks fluent Russian and Turkish.






2007 TURKEY INDUSTRY & MARKET OUTLOK


The 2007 Turkey Industry & Market Outlook report is the leading annual publication that describes over 100 major industries in Turkey and 500+ minor industries. Published each year in February, the Outlook report provides the most current and accurate estimates of the size of the largest manufacturing, retail, wholesale and services industries in the 45 largest world countries. With over 200 pages, the 2007 Turkey Industry & Market Outlook features 2007 establishments, employment and sales totals for each industry, 2008 forecast establishments, employment and sales totals for each industry, 5-year trend establishments and sales totals, Industry financial ratios such as sales per employees, sales per establishment and employees per stablishment, 2006 establishments, employment and sales totals for 500+ minor industries and Industry definitions and descriptions.

26 Haziran 2007 Salı

marketingist 2007


Avrupa’nın En Kapsamlı Pazarlama Fuarı
20 Eylül’de Açılıyor


Pazarlama zincirinin her halkasını tek bir platformda buluşturan marketingist Pazarlama Araç ve Hizmetleri Fuar ve Konferansı’nın dördüncüsü 20 – 23 Eylül 2007 tarihleri arasında Tüyap Beylikdüzü Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenecek.


Katılımcı firma sayısı, ziyaretçi sayısı ve fuar alanı olarak her yıl büyüme rekoru kıran marketingist bu yıl Fuar - Konferans - Forum bölümlerinden oluşuyor. Fuar’ın 9 temel iş kolunu oluşturan;


Pazarlama İletişimi
Medya
Ticari Fuarlar
Etkinlik ve Ürün Hizmetleri
Tanzim Teşhir
Açıkhava Reklamcılığı
Promosyon Ürünleri
Etkileşimli Pazarlama
Pazarlama Hizmetleri’nin


100’ü aşkın farklı ürün, hizmet ve uygulamalarını pazarlama profesyonelleri ile bir araya getiren marketingist, zengin seminer ve etkinlik programı ile bu yıl da, alışılagelmiş fuarlardan çok farklı iş platformu oluşturacak.


Markalaşmış Bir Organizasyon


Türk ekonomisini büyüterek geleceğe taşıyacak olan pazarlama profesyonelleri ile pazarlama araç, hizmet ve teknolojileri şirketlerini bir araya getirmek amacı ile yola çıkan marketingist, pazarlama karmasını daha etkin hale getirecek imkanları sunmaya devam ediyor.


Markalaşmış bir organizasyon olarak başarıyla geçen 3 yılın ardından, büyüyen hedefleri doğrultusunda yeni rekorlar kırmaya hazırlanan marketingist 4 günde 400 milyon dolarlık işlem hacmi hedefliyor.


Marketingist Konferansları

Yeni oyuncaklara hazır mısınız?


Marketing Türkiye Marketing & Management Institute (MMI) bu yıl ki marketingist Pazarlama Fuar ve Konferansı’nın ana temasını belirledi. Bu yıl ele alınacak konu, mikroskobik robotlarla, vücudun dolaşım sistemine girerek, nehirde dolaşan gemiler gibi damarlarımızda var olan yeni trend "Nano-marketing"!


Maddenin hücrelerine inen, yakın gelecekte tüm dünyanın sanayi kollarına ve insan hayatının her yönüne yön verecek bu pazarlama buluşu yeni çağın da pazarlama bilimi aynı zamanda. Bu kavram, hem eğitim hem de tartışma konusu olarak 20 - 23 Eylül 2007 tarihinde TÜYAP Beylikdüzü'nde gerçekleşecek marketingist’te ana tema olarak da tartışılacak.


Teknolojinin pazarlama ağında yeni bir dönem olarak karşımıza çıkan Nano-marketing için markalar neler yapıyor? Markalar adına yeni pazarlama unsurları neler? Mevcut sektörler, şirketler ve bu şirketlerin ürettiği ürün gruplarına neler olacak? Blog’lar, podcasting, RSS gibi teknolojilerle kişiselleşen hayatımız daha da kişiselleşmeye mi doğru gidiyor?


Tüm bu konuların tartışıldığı, zengin içeriklerle hazırlanan ve pazarlama profesyonellerini bir araya getirecek olan önemli pazarlama etkinliğinde Marketing Türkiye Marketing & Management Institute (MMI) reklamverenleri, markaları, reklamcıları, pazarlamacıları kısacası dünyanın pazar ekonomilerine yön veren bütün kollarını bir araya getiriyor.

MARKALARA 32,6 MİLYON DOLAR DESTEK

Türkiye’nin markalarını desteklemek için “10 yılda 10 dünya markası” sloganıyla yola çıkan “Turquality Destek Programı”, yeni katılımlarla büyüyor.

Türkiye’nin markalarını desteklemek için “10 yılda 10 dünya markası” sloganıyla yola çıkan “Turquality Destek Programı”, yeni katılımlarla büyüyor.

Bu programa Ülker, Vakko ve Vitra markaları da alındı. Bu konuda yapılan açıklamaya göre firmalara global markalaşma süreçlerinde finansal desteğin yanında, eğitim ve stratejik danışmanlığın da verildiği destek programına alınanların sayısı 39’a yükseldi.

Konuya ilişkin değerlendirme yapan Ülker Grubu Başkanı Ali Ülker, 110 ülkeye ihracat yapan, 10 ülkeye yayılmış 65 şirketi ve 42 fabrikası bulunan Ülker Şirketler Topluluğu’nun, yıllardır ürünlerini milyonlarca insana ulaştırmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, “Bugün, Ülker olarak uluslararası ölçekte bir Türk markası olmanın haklı gururunu Turquality projesi kapsamına girerek genişletiyoruz” dedi.

32.6 MİLYON DOLAR DESTEK Eczacıbaşı Yapı Gereçleri Genel Müdürü Haluk Bayraktar da dünya markası olma yolunda yaptıkları çalışmalara son derece olumlu katkıları olacağına inandıkları bu destek ile yollarına daha güçlü bir şekilde devam edeceklerini kaydetti.

Verilen bilgiye göre bugüne kadar 33 firma ve 3 tasarımcı ile firmaları ve tasarımcıları markalaşma yolunda destekleyen Turquality projesine yaklaşık 32,6 milyon dolar finansman sağlandı.

PUTİN' İN HAMLELERİ


Batılılar'ın "Mister Gazman" lakabını taktıkları Rusya Federasyonu Başkanı Putin dün Çırağan Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Sezer ve Başbakan Erdoğan'la ikili görüşmelere girerken yüzündeki zafer tebessümünü gizlemekte hayli zorlandı. Doğrusu haksız sayılmaz:


Son 5 haftada peş peşe yaptığı hamlelerle Türkiye'yi enerji koridoruna dönüştürmeyi amaçlayan projelerin pek çoğuna darbe indirmeyi başardı.Önce Türkmenistan ve Kazakistan'la imzaladığı anlaşmayla bu ülkelerin petrol ve gaz kaynaklarının Batı'ya ihracat ve taşıma tekelini ele geçirdi.


Böylece 21'inci yüzyılın en büyük enerji projesi olarak gösterilen ve Hazar havası gazını Viyana kapılarına ulaştırmayı öngören Nabucco boru hattının kaynaklarını kuruttu. Ayrıca BaküTiflisCeyhan petrol boru hattına Kazakistan petrolünün pompalanmasının da önünü kesti.Ardından Macaristan'ı yanına çekerek, yani saf değiştirterek, Nabucco'ya ikinci çelmeyi taktı.Sonra Bulgaristan ve Yunanistan'la imzaladığı BurgazDedeağaç petrol boru hattı projesiyle Türkiye geçişlerine alternatif yarattı.Ve nihayet İtalya ile imzaladığı, Karadeniz altından döşenecek boru hattıyla Bulgaristan'a, oradan da Avrupa'ya uzanacak gaz boru hattıyla bu büyük satranç oyununda "Şah" dedi.


Çok değil, bir yıl önce Putin'e diş gıcırdatan Bakü-Tiflis-Ceyhan hattından ilk petrolün tankerlere yüklenmesi töreninde vazgeçilmez enerji koridoru konumuna gelmenin güveni ve gururu içindeki Türkiye'nin bu kadar kısa sürede eli nasıl böylesine zayıfladı?


Sorunun bir değil birçok nedeni var.


Ve bu nedenlerin bir bölümü Ankara'nın, pek çoğu da Batı'nın stratejik hatalarından kaynaklanıyor. AB ikili mi oynadı?


Türkiye'nin hatalarını iki başlıkta toplayabiliriz:


1-Bir yandan doğalgazda Rusya'ya bağımlıyken, bir yandan da Rusya'yı devre dışı bırakacak projelerin odağında bulunma ikilemini aşacak politikalar geliştirmekte zorlanması.


2-Bu projelerin içini doldurmak için en önemli tedarikçiler olan Türkmenistan ve Kazakistan'ın uzun süre ihmal edilmesi, sonuçta ikisinin de Rusya'ya kaptırılması.


Ancak AB'nin hataları bu sonuçta çok daha etkili oldu. Bir ay önce İstanbul'da düzenlenen Türkiye-AB enerji konferansında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler konuklarına şöyle seslenmişti: "AB bazen birlik olarak hareket ediyor, bazen ayrı ayrı devletler olarak hareket ediyor. Burada birlikte hareket etmek gerekiyor. Yeri geldiği zaman ayrı ülke, yeri geldiği zaman birlik olmaz." Bu tespit son üç günde bir kez daha (kim bilir kaçıncı) doğrulandı:


AB'nin enerji güvenliğinde Türkiye'nin hayati öneminin vurgulandığı Brüksel zirvesi bildirisinden yalnızca birkaç saat sonra Roma'da Nabucco projesine ölümcül darbeyi indiren İtalya-Rusya anlaşması imzalandı. Yukarda verdiğimiz örneklerde de belirttiğimiz gibi, İtalya'dan önce Macaristan, Yunanistan, Bulgaristan da aynı yolu izlemişlerdi. Hatta Avusturya da.


Peki, sonuçta Türkiye'nin enerji köprüsü olma umutları suya mı gömüldü?


Tam değil. Örneğin Nabucco için İran ve Irak doğal gazı seçenek olabilir. Ne var ki, İran hem Batı ambargosuyla kuşatıldı, hem de altyapısının eskiliği yüzünden üretimi bu projeyi beslemeye yeterli değil. Irak'a ise istikrara kavuşmadan -en az 10 yıl gerekiyor-bel bağlanması mümkün değil. Türkiye bu "Büyük Oyun"da saf dışı kalırsa ya da saf dışı bırakılırsa, yalnızca stratejik önemini değil, AB üyeliğinde en önemli kozunu da yitirebilir. Hızla karşı hamlelerini yapmak zorunda.

Yalanı yakalayan cep yazılımı


Yalanı yakalayan cep yazılımı


Eşiniz ya da bir tanıdığınız size telefoda sık sık yalan mı söyyüyor? Yeni bulunan Kishkish adlı cep telefonu yazılımı buna son verecek. Yazılımı yükleyebileceğiniz adres de var:
Yeni geliştirilen ‘telefonda yalan makinası’yla eşinize ‘Toplantım var’ derken doğru söyleyip söylemediğiniz anında belli olacak

Eşiniz her akşam size telefon açıp toplantının uzadığını söyleyerek eve geç mi geliyor? Yeni bulunan ‘telefonda yalan makinası’ bu bahanelere son verecek. ‘Kishkish’ adlı Amerikan firması internet üzerindeki telefon konuşmalarında ses seviyesini analiz ederek kişinin doğru söyleyip söylemediğini ortaya çıkaran bir yazılım üretti.
Buna göre ‘Skype’ adlı bir program vasıtasıyla telefonda konuşan kişiler birbirlerini yalan makinasına sokmuş gibi olacak.

KIRMIZI YANARSA YANDINIZ www.kishkish.com adresinden ücretsiz olarak indirilebilen bu yazılımı üretenler bilimsel araştırmalar sayesinde yalan söyleyen kişilerin seslerindeki frekans değişimini izleyebildiklerini öne sürüyor. Araştırmalara göre yalan söylerken vücuttaki hormonal değişim sesin rengini etkiliyor. Bu arada sisteme göre eğer kişi doğruyu söylüyorsa ekranda yeşil bir çizgi görülüyor ama yalan söylemeye başlarsa çizgi birden kırmızılaşıyor.
Yeni yazılımı şu ana kadar 320 bin kişi indirdi.

Sıcaklar para kazandırıyor


Sıcakların artması su, meşrubat, dondurma ve klima satışlarına yaradı. Sıcakların artması su, meşrubat, dondurma ve klima satışlarına yaradı.
Sıcak ve nemden bunalan vatandaşlar, klima ile serinlemeye çalışırken, sıvı kaybını da su, meşrubat gibi içeceklerle gideriyorlar.
Çenesuyu İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ Genel Müdürü Hatip Erkınay, sıcakların artmasının su tüketimini artırdığını, özellikle son bir aydır talebin yükseldiğini belirtti. Mayıs ayına göre, bardak su üretiminde yüzde 15, damacana su üretiminde yüzde ise yüzde 20 artış olduğunu ifade eden Erkınay, şunları söyledi: ''Son bir haftayı dikkate aldığımızda ise satışlarda talep patlaması var. Sıcaklıklarla birlikte satışlarımız arttı.
Tüketim bizim açımızdan gayet iyi. Özellikle yarım ve 1,5 litrede tüketim iki katı arttı. Öte yandan, günlük yaklaşık 70 ile 80 ton arasında üretim artışı var. Sıcakların artması ile birlikte üç vardiya çalışıyoruz. Bu bir suni kriz gibi görülüyor. Çünkü geçen yıl 35 dereceye varan sıcakları da gördük. İnsanlar, küresel ısınma söylemleri nedeniyle psikolojik olarak ihtiyaçlarından fazla su tüketiyorlar.''
changeTarget(document.getElementById("news_content"))

GELECEĞİ YÖNETMEK



KİTABIN ADI : GELECEĞİ YÖNETMEK
KİTABIN YAZARI :Ken BLANCHARD ve Terry WAGHORN
TÜRKÇE ÇEVİRİ :MEHMET ÖZCAN


KİTABIN YAYIM MAKSADI
Yönetim tekniklerini geliştirmek.


KİTABIN ÖZETİ :


1. GİRİŞ :
Bugün, bir rekabet ortamında yaşayabilmek için, neyi rakiplerinizden daha iyi yaptığınızı düşünmek yeterli değildir. Yarın da ayakta kalabilmek için, ne yapmanız gerektiğini düşünmek zorundasınız. Başka bir deyişle; bugünü kurtarmanın yanı sıra, devamlı olarak yarınıda planlamak zorundasınız.

2. GEÇMİŞTE BİR KUM ŞATOSU VARDI; YARINI BUGÜN YARATMAK :
“Sigmoid Eğrisi” diye adlandıralan “S” veya dalga şeklindeki basit eğri, organizasyonunuzun bugünü ve yarını için çalışmayı yansıtmaktadır. Bu eğride seyahat, lunaparklardaki hız trenlerine binmeye benzer. Önce tren yavaş yavaş hızlanır, sonra hızla tırmanmaya başlar. Yükseldikçe insanın içini hoş; ama korkulu duygular kaplar. Göğe uçacakmışsınız gibi olursunuz. Sonra en üst noktaya (“S”nin tepesine / Dalganın üst noktasına) varınca, hızlı bir iniş başlar ve trendekilerin çığlıkları…

Devamlı gelişmenin sırrı, bir Sigmoid eğrisi inişine geçmeden, bir başka Sigmoid eğrisini başlamaktır. Yükselici dalgalara binmektir. Birbiri üzerine bindirilmiş “S” yaratmaktır. Birinci eğri / S; bugünü geliştirmek, ikinci eğri / S; yarını yaratmaktır. Dünya standartlarında organizasyon; eğrilerden sadece birisi değil, aynı zamanda ikisinde de etkili bir şekilde çalışan ve her ikisinden de bir şeyler öğrenen organizasyondur.

3. ŞATONUN YENİDEN DİZAYNI; BİRİNCİ EĞRİ GELİŞMELERİ :
Bir organizasyonun gelişimini hiç kimse; davranış şekillerini, yarın için de en uygun davranış şekli olduğuna inanan personelde daha fazla engelleyemez. Başarılı olabilmek için sadece onların davranışlarını değiştirmeniz yetmez. Dünkü davranışları hakkındaki düşüncelerini de değiştirmeniz gerekir.

4. YUKARIYA TIRMANIŞ; İKİNCİ EĞRİ GELİŞMELERİ :
Normal insanlar kendileri içinde bulundukları dünyaya adapte ederler. Sıra dışı insanlar ise, dünyayı kendilerine adapte etmeye çalışırlar. Bu nedenle bütün gelişimler ve değişimler, sıra dışı insanların eseridir. Geleceği tam olarak görebilmek için geniş açılı bir bilgi tabanına ve altıncı hislere sahip olmak gerekir. Yani tekniğin yanı sıra mistik güçlere de ihtiyaç vardır. Her ikisini içeren bir teknik bulunmamaktadır. Ancak “Senaryo Planlama” ve “Sezgilerle Düşünme” teknikleri birleştirilirse, kesin olmamakla birlikte iyi sonuçlar alınabilir. Senaryo Planlama; çok çeşitli faraziyeler yaratarak planlar yapmaktır.

Sezgilerle Düşünme ise; organizasyonda herkesin kendi kendine yapabileceği bir şeydir. Sezgi, nasıl öğrenildiği bilinmeyen bilgilerdir.

5. DOĞRU İNSANLARI DOĞRU TAKIMLARA ALMAK VE DOĞRU DESTEĞİ VERMEK :
Dünya standartlarında bir organizasyon kurmak ve yaşatmak için kilit nokta; farklı görüş acılarına sahip insanların, bir arada çalışmalarına yardımcı olmaktır.

6. İKİ EĞRİLİ DÜNYADA YAŞAMAK İÇİN GEREKENLERE SAHİP MİYİM? :
Bir değişim ile karşılayan insanlar; genellikle önceden tahmin, edilebilecek altı farklı tip endişe duyarlar. Bunlar; bilgi, kişisel uygulama, sonuç, işbirliği ve iyileştirme endişeleridir. Bu endişeler normaldir. İki eğrili dünyada; yumuşak ve insancıl olmak, saygı, güven ve sevgi beslemek, dinlemek ve takdir etmek yöneticiler için son derece önemidir.

SONUÇ :

A. KİTABIN ANA FİKRİ :
Rekabet ve yeniliklerle gittikçe karmaşıklaşan çalışma dünyasında; bugün ve yarın ayakta kalabilmenin çaresi her gün daha çok çalışmak değil, daha akıllı çalışmaktır. Bugünün rekabet ortamında mücadele edilirken, bir yandan da yarının planları muhakkak yapılmalıdır.

B. KİTABIN GETİRDİĞİ YENİLİKLER :
Cari faaliyetleri; icra etmede güçlüklerle karşılaşılmasına rağmen bir kısım personel ile “Planlama Grupları” tesis edilmeli ve faaliyete geçirilmelidir. Her gün bütün personele 15 dakikalık bir düşünme zamanı tahsis edilmelidir. Etkili bir değişim, insanlara yapılan bir şey değildir. İnsanlarla birlikte yapılan bir şeydir.

C. KİTAP HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER :
Kitap iki gecede okunabilecek nitelikte ve tüm rütbeli personelin anlayabileceği düzeydedir. Yönetici durumda bulunan tüm rütbeli personelin (Sb./Astsb.) okumasında fayda mütalaa edilmektedir.
Not : Kitap özetlerindeki fikirler yazarların özel fikirlerini yansıtmaktadır.

25 Haziran 2007 Pazartesi

Pazar Payı Değil, Müşteri Payı Kazanmaya Bakın!


Pazarlama stratejiniz, pazar payının çoğunluğunu elde etmeye odaklıysa, bu fikri bir an için terk edip müşteri payını artırma stratejisini düşünmenizi öneririz!

Fark ne mi?
1. strateji, pazarda mümkün olduğunca çok insana ulaşmak ve bu strateji insanların tamamını müşteriye dönüştürmek için çok fazla para harcar.
2. strateji ise mevcut müşterileri sizin işinizle bağlantılı olarak daha fazla para harcamaya yönlendirmek için çok az (hatta bazen sıfır) para harcar.

Şunu unutmayın: Yeni bir müşteri edinmek, mevcut bir müşteriyi elde tutmaktan ve müşteriye bir şeyi bir daha satmaktan 6-10 kat daha pahalıya mal olur. Başka bir deyişle, yeni bir müşteri edinmek size 100 dolara mal olurken, mevcut müşteriyi elde tutmak ve o müşteriye ikinci kez bir şey satmak 10 doların altında bir maliyet getirir. 1 doları tek defada ödeyen bir müşteri mi, yoksa şimdi 1 dolar, daha sonra bir başka 1 dolar ödeyen bir müşteri mi istersiniz?

Firmaların yeni müşteriler edinmek için harcadıkları onca paraya rağmen, bu müşterilerin çoğu, ilgili firmayla yeniden iş yapmaya yanaşmamaktadır. Aslında, kaybedilen müşterilerin yüzde 68’i, başka bir yerde alışveriş yaptıklarını; çünkü önceki firmada kimsenin kendileriyle ilgilenmediğini söylemektedir.
Bu nasıl olabilir? Açıklaması kolay. Bütünüyle pazar payı elde etmeye odaklanma durumunda, başka bir deyişle yeni müşteriler kazanmaya odaklandığınızda, mevcut müşterileri elde tutmaya yönelik çok az özen gösterilir ya da hiç gösterilmez.

Kısacası, seçim sizindir. İster pazarlama bütçenizi yeni müşteriler kazanmak için harcayın; isterseniz pazarlama bütçenizi ikiye bölüp yeni müşteriler kazanmaya olduğu kadar mevcut müşterileri de elde tutmaya odaklanın. Daha fazla müşteri payı (ve daha az pazarlama maliyeti) istiyorsanız, yalnızca tek bir doğru seçim vardır.

Aşağıda, mevcut müşterilerinizi elde tutmanıza ve size daha çok para kazandırmalarını sağlamanıza yardımcı olacak 3 fikir sunuyoruz:

1. Müşterilerinizi araştırın. Onlara, hizmet biçiminizi iyileştirmek için yapabileceğiniz herhangi bir şey olup olmadığını sorun. Hâlihazırda sizin sunamadığınız, ama onların ihtiyacı olan bir şey olup olmadığını öğrenin. Eksikleri tamamlayın ve müşterilerinizi bunu satın almak üzere geri çağırmayı unutmayın.

2. İlk 100 müşterinize birer teşekkür notu gönderin ve yalnızca onlara özel bir teklifte bulunun. İnsanlar, her zaman kendilerini özel hissetmekten ve herkesin sahip olamayacağı bir şeye sahip olabileceklerini bilmekten hoşlanırlar.

3. Her fırsatta daha pahalı ve kapsamlı ürün ve hizmet satışı yapmaya çalışın. Telefonda, mağazada ve e-postayla. Müşterilerinize daha çok para harcamalarını önermekten çekinmeyin. Ürün ya da hizmetiniz onların ihtiyaç duyduğu bir şeyse, satın almaktan mutluluk duyacak ve onlara bu ürünü/hizmeti önermenize memnun olacaklardır.

PERAKENDE SATIŞ STANDARTLARI


PERAKENDE SATIŞ STANDARTLARI


Market 2004
Prof. Dr. İsmet Barutçugil



Perakende Satış Standartları rekabetçi üstünlük sağlamak isteyen her perakende işletmesi için temel bir farklılaştırıcı boyuttur. Bu standartlar müşterilerin yaşadığı bütün satın alma deneyimlerinin olumlu izlenim bırakmasını sağlamayı amaçlar. Satın alma sürecinde müşteri beklentilerini karşılamak hatta aşmak için tasarlanan standartlar, her “gerçekleşme anı”ndaki en iyi uygulamanın belirlenmesi, tanımlanması ve uygulanmak üzere yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıdır.
Standartların açık ve net ifade edilmesi, tüm çalışanlar tarafından anlaşılır ve uygulanabilir olması gerekir. Standartlar bir anlamda, şirketin inanç ve değerlerini yani kurum kültürünü ifade eder. Ancak, daha önemlisi, standartların müşteri istek ve ihtiyaçlarına cevap vermesi beklenir. Müşteri odaklı düşünmeyi ve davranmayı özendirmeyen standartlar uzun dönemde perakende işletmesinin amaçlarına da hizmet etmeyecektir.
Standartların belirlenmesinde en kolay ve hızlı yol benzer işletmelerde ya da rakiplerde uygulanan standartları örnek almak ve uygulamaktır. Bu yöntem maliyet ve zaman tasarrufu sağlamakla beraber farklılaşmayı ve rekabetçi üstünlüğü güvenceye alamamaktadır. İşletmeye özgü standartları belirleme süreci dört adımda gerçekleştirilebilir.
1. Müşteri memnuniyetini etkileyen kritik değerlendirme anlarının (gerçekleşme anları) belirlenmesi.
2. Bu anlarda sergilenen değişik davranışlar arasından “en iyi" olan uygulamaların belirlenmesi.
3. En iyi uygulamaların sonuçlarının ölçülmesi ve olabildiğince sayısal ifadelerle ortaya konulması.
4. En iyi uygulamaların “standartlar” olarak yazılması, paylaşılması ve işletme çapında uygulamaya konulması.
Standartlar bir perakende işletmesinde çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir. Bina-tesis standartları, ürün-kalite standartları, tanzim-teşhir standartları, tanıtım-tutundurma (promosyon) standartları, fiyat standartları bu çeşitliliğe örneklerdir. Bunlar, çoğu kez, işletmenin kuruluş aşamasında mimari tasarım, çalışılan tedarikçi firmalar ve hedef kitlenin özellikleri ve beklentileri doğrultusunda kararlaştırılır. Bu standartlar kurumsal kimliği ve imajı etkileyen, işletmenin pazardaki rekabetçi konumunu belirleyen temel boyutlardır.
Ancak, bir perakende işletmesinin başarısını sağlayan, gerçekte çalışanlarının tutum ve davranışlarıyla yarattığı farklılıktır. Bu nedenle, perakende işletmeleri, çalışanların iç ve dış müşterilere karşı davranışlarını belirli standartlara kavuşturmak ve bu standartları sürekli iyileştirmek zorundadırlar.
Perakende satış standartlarına bazı genel örnekler şu şekilde verilebilir:
1. Gelen her müşteri derhal ve nezaketle karşılanacak, selamlanacak, kendisine nazik ve dostça yardım teklif edilecektir.
2. Perakende işletmenin her çalışanı görünüm olarak kolayca tanınabilir, bakımlı ve şık olacaktır.
3. Perakende işletmenin çalışanları müşteri ile karşılaştıkları alanlarda sigara içmeyeceklerdir.
4. Her çalışan perakende işletmenin temiz, düzenli ve güvenli olmasından sorumlu olacaktır.
5. Her çalışan işletmenin açık olduğu saatler ve süreler içinde müşteriye hizmet vermeye hazır ve istekli olacaktır.
6. Her satış elemanı ihtiyaç olduğunda ve/veya kendisinden istendiğinde müşteriye ürünler, fiyatlar, satış şartları ve tüketici hakları konusunda bilgi verecektir.
7. Her satış elemanı müşteri istek ve ihtiyaçlarının tam ve doğru olarak karşılanması için yardımcı olacaktır.
8. Fiyat, müşteriye her zaman onun ödeyeceği son fiyat olarak söylenecektir, gizli maliyetler içermeyecektir.
9. Her satış elemanı müşteriye ürünleri kolay ve güvenli taşımaya uygun bir şekilde teslim edecektir.
10. Her satış elemanı müşteri itiraz ve şikayetlerini ilgi ve dikkatle dinleyecek, sorunların çözümü için kişisel sorumluluk alacak, kendi yetkisini aşan durumlarda üst yöneticiyi bilgilendirecektir.
11. Her satış elemanı müşteriye teslim ettiği ürünün tam, hatasız, kusursuz, güvenle kullanılabilir durumda olmasına özen gösterecek, eğer varsa garanti belgesi ve kullanma kılavuzu gibi belgeleri müşteriye verecek ve açıklayacaktır.
12. Her satış elemanı, düzenlediği fiş, fatura gibi belgelerin hatasız olmasına özen gösterecek ve kendisinden istendiği takdirde müşteriye gerekli açıklamayı yapacaktır.
Bu standartların yalnızca seçilmiş bazı genel örnekler olduğu bilinmeli; perakende işletmesinin niteliğine, amaçlarına, satış stratejilerine, ürünlerin ve hedef kitlenin özelliklerine göre önemli farklılıklar gösterebileceği kabul edilmelidir. Her perakende işletme kendi özgün koşullarını dikkatle incelemeli, en uygun ve uygulanabilir satış standartlarını kendisi belirlemelidir.


AKUSTİK BİR SES, TILSIMLI BİR DOKUNUŞ…


Evrene son dönemlerde iyi tohumlar ekilmiyor. Her şeye rağmen yaşam mücadelesi devam ediyor…

İyi ve kötünün savaşı…

Yenileşme, çağdaşlaşma, yaratıcı olma pazarlama ve bütün bu bileşkelerin sonucunda global bir oyunun ortasındayız. Kötülerin en iyi yaptığı; yüzyıllardır, binyıllardır becerdikleri kamuflaj… İnsanları bireyselleştirdiklerini ve özgürleştirdiklerini söyleyenler.

Evet!

Pazarlama kamuflajı içerisinde aslında onları nasılda tek tipli varlıklara dönüştürüyorlar. Kabul edilmesi zor olsa da galiba, içinde bulunduğumuz 21 yy. kötülerin çağı olarak görünüyor.

Çünkü kötü’ nün kötülüğün karşısındakiler ya yeterince mücadele etmiyorlar, edemiyorlar yada ettirilmiyorlar ki; başka bir deyişle de kendi kaderlerine yine kendilerini terk ederek olan biteni kabulleniyorlar.

Bu “ettirilmiyorlar” kötünün baskısı altında sıkışmış olduğumuzu üzülerek gerçeklik boyutuna taşıyor.

İyilere sesleniyorum…

Yüreğinin bir köşesinde vicdanın kırıntılarını taşıyan iyilere seslenmek istiyorum.

Modern dünyanın teknolojisi bozuk paraların çoğalmasını sağladı. Tıpkı insanlarında bozuk paralar gibi aslında ruhen harcandığına şahit oluyoruz.

Yani… her bozuk paranın karşılığında satın alınabilecek bozuk bir sistemin insanları var. Hem de bozuk para kadar ederi olan zümreler yaratılarak.

İnsanları bu kadar alçaltan ve bu kadar gurur seviyesi sıfır çeken canlılar haline dönüştüren bozuk sistemi maalesef ki kötüler yönetiyorlar.

Çünkü, kulaklarını da sağır ettiler insanların, gözlerini de ve beş duyuları da yavaş yavaş ellerinden alınıyor… Kelimeler anlamını yitirdi… sözcükler tükendi. İyileri harekete geçirecek tek şey ise içsel çağrıları yani kötülere karşı gelebilecek vicdani sesleri…

Duyabilir miyiz?

Ateş ve toprağın savaşı devam ediyor. Ve toprak alabildiğine bir yangın içinde… Etrafta bu kadar ateş varken. İnsanlar üzerlerine benzin dökerek dolaşıyorlar…

Her an bir kıvılcım yayılabilir.

Nerede…?

Dünyanın herhangi bir yerinde; Ne dil, ne din, ne ırk, ne cinsiyet, ne de yaş ayrımı yapıyor. Kimi yakalarsa, içten içe yakıyor…

“Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu/Her şey naylonlandı o kadar…

İnsanlar, aynı kaderi, aynı inancı paylaştığı kardeşiyle saf tutar…

Şimdi saf tutma zamanı…

Ulusumun, milletimin, halkımın, kardeşimin, dostumun, adını nasıl telafuz ediyorsak bu ülkenin içinde bulunduğu durumun, maruz kaldığı baskıların sancısını duyanlar ve içlerinde vicdanı olanların saf tutma zamanıdır…

“ İyiler er türlü inançtan yoksun. / Oysa yoğun bir tutkuyla esrik kötüler.” (W.B Yeats)

“ Neler yapmadık şu vatan için. Kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.” (Orhan VELİ)

Neler yaptık bu vatan için çok değil daha dün gibi yoktan varolmadık mı?

Bugün için nutuk söylüyorlar.

Bırakın, bırakalım artık nutuk dinlemeyi…

Şimdi…

Akustik bir ses, tılsımlı bir dokunuş zamanı.



Doğan ORMANKIRAN